February 28, 2012

Kullan-atMA (II)

Evet, dün kıyafetleri yazmıştık, şimdi buradaysanız, gelelim diğerlerine. Çok sevdiğim bir site var. Biraz reklama girecek ama bunu felsefesi ve fikir vermesi açısından düşünün: http://www.reuseit.com/

Bu sitede kullan-atMA ürünleri satılıyor esasen. Ama daha da güzel bir bölümü var ki, evimizde bulunan kullan-at'lara alternatifler sunuyor. Şimdi ben bunları listeleyeceğim ama satın almanız için değil. Belki evdeki farklı şeyleri değerlendirip yaparsınız, belki de bir arkadaşınızdan alırsınız, bir yerlerden bulursunuz, ikinci elini alırsınız, başka kullanıp atmamış olan kişiler size devreder, kendiniz başka bir alternatifini üretirsiniz diye. Ama en önemlisi kullan-at'ları hayatımızdan çıkaralım, consumption angle'da tüketici olarak bu çöp olayına bir dur diyelim diye.

Pazar Çantası
Plastik poşet yerine yeniden kullanılabilir bez çanta. Bunun için Türkiye'de harika bir site var: Pazar Filesine Dönüş  Kendiniz yapmak isterseniz de Internette çok güzel örnekler var. Örneğin, şu soldaki t-shirt'ten yapılmış bir pazar çantası (kaynak). Üstelik materyalini bildiğiniz, temiz bir t-shirtun içerisine koyacaksınız meyve ve sebzenizi; hangi kimyasallardan üretildiğini bilmediğiniz sağlığınıza zararlı, dünyaya zararlı bir plastiğin içerisine değil. Ve de yıllarca kullanabileceğiniz şık bir çantanız olacak. Bu kadar reklamdan sonra herhalde herkes elinde makasla t-shirtlere girişmiştir :)

Tamam tamam, her şeyi böyle ayrıntılı yazmayacağım. Ama aralarından 2 tanesini daha çok sevdim onları paylaşmadan edemeyeceğim.

Pipet
Plastiğin zararları üzerine geçmişte yeterince dil dökmüştük zaten. Bunları görünce çok heyecanlandım.  İşte karşınızda kırılmaya karşı hayat boyu garantili cam pipet ve paslanmaz çelikten yapılmış pipet :)  

                     


Ve Ped
Yeniden kullanılabilir pamuklu bebek bezi kullanılıyor da, neden ped kullanılmasın :) Türkiye'de de Dünyayı Kurtaran Kadınlar satıyor bu alternatif ürünleri (pedden başka alternatif seçenekler de var). Bir kere alıp ömür boyu kullanabilirsiniz bunları. Üstelik sağlığınıza katacağınız sağlık da cabası. Bilmiyorum duymuş muydunuz ama dioxin ile beyazlatılmış tampon ve pedler rahim kanserine sebep olabiliyormuş. Bir de üzerine hayatınız boyunca kullandığınız ped sayısını düşünün, doğada oluşturduğu çöpü. Ve bu çöpün nerede son bulacağı hiç belli olmuyor maalesef :(






Reuse.com sitesindeki diğer yeniden kullanılabilir ürünler

İçecek

Yemek
Yemek çantası (Türkiye'de dışarıdaki yemekler buradaki gibi kötü olmadığı için çok kullanılmıyor diye tahmin ediyorum; biz burada hem kendimiz için hem de YavruSu için her gün kullanıyoruz).
Buz (Bu da işe/okula yemek götürüyorsanız, soğuk tutmak istedikleriniz için ideal)

Mutfak

Temizlik 
Buradaki ürünleri hiç kullanmadığım için yazmadım. Siteden bakabilirsiniz. Ama temizlik için son zamanlarda duyduğum en güzel şey buharlı temizlik makinesi oldu. Hiç kimyasalsız, sadece su buharı ile bütün evi temizlemek mümkünmüş.   

Ev & Kişisel
Yolculuk kapları (uçakla sık yolculuk yapmak zorunda olanlar için süper)
Paket kağıdı alternatifleri
Peçete
Femininen ürünler

Ofis
USB ile şarj olabilen el feneri

Dediğim gibi bunları sadece fikir vermesi için yazdım. Çoğu olmadan da yaşanabiliyor. Bakınız ben hala hayattayım :) Bence en iyisi siz hayatınızdaki kullan-at'ları bir gözden geçirin. Kullanıp atmanız şart mı diye bir bakın, sonra vazgeçemiyorsanız, yeniden kullanılabilir alternatifleri ile değiştirmeye çalışın. Başlangıçta epey para vermek gerekebilir ama uzun vadede hem sizin sağlığınız, hem dünyanın sağlığı hem de bütçeniz için çok karlı olacağı kesin.

Güncelleme I: Husra yazmış yorumlara, pedler için Etsy'de çok çeşit varmış. Üstelik oradan alınca, paranızı büyük şirketlere de kaptırmamış oluyormuşsunuz. Bir de dikiş makinesi olanlar için evde kendiniz de kolayca yapabilirmişsiniz. Patronlar, nasıl dikileceği her şey mevcutmuş. Benden iletmesi, siz arama motorunuza bir sorun isterseniz.

Güncelleme II: Yorumlarda bahsettiğim pedlerim geldi. 7'li set, organik pamuk. Fiyatı biraz tuzlu oldu ama değdi diye düşünüyorum. Bir süre kullanıp öyle yazayım dedim. Çok memnun kaldım. Onları kullandıktan sonra sentetik ped takmayı asla istemem. O kadar rahat bir his ki herkese tavsiye ederim. Sıra regl dönemi için ne yapacağıma karar vermeme geldi. Sanırım onun için Husra'nın bahsettiği Divacup'ı deneyeceğim ama hala emin değilim. Karar verince yazarım.

February 27, 2012

Kullan-atMA (I)

Evren sağolsun, elektronik atık ve genel olarak küresel atık üzerine çok güzel bir seri kaleme aldı. Hala okumadıysanız hemen buyrun buradan (I, II, III, IV) bir solukta okuyup gelin :)

Geldiniz mi? Tamam o zaman başlayalım. Evet, ne demiş Evren? Consumption Angle kimden başlıyormuş? Bak şimdi, olmadı, bir daha oku bakalım, iyice sindir, sözlü yapıcam :P

Tamam mı? Evet başlayalım. Neymiş? Tüketici! Evet tüketici; aferin, 100! Şimdi devam edebiliriz. Geri dönüşüm (recycling) üzerine yazmıştık daha önce, şimdi bugün biraz da yeniden-kullanma / hep-kullanma / kullanıp-atmama (reuse) üzerine birkaç söz söyleyelim.

Şimdi gözlerinizi açıp çöp kutunuza bir bakın. Burnunuzu kapatabilirsiniz :P Neler var çöpünüzde? Tamam bana cevap vermek zorunda değilsiniz :) Ama kendinize cevap verin, her gün o kadar çok çöp üretmek zorunda mısınız? Yarım limonun kabuğunu çöpe atmadan önce nasıl değerlendirebileceğinizi, farklı şekillerde yeniden kullanabileceğinizi hiç düşünmüş müydünüz? Buyrun bakın, burada limonlu beyin jimnastiği var.

Evet, jimnastik de tamamsa, devam edelim :) Konuyu yemeklerden kıyafetlere çevirelim. Aslında bunlar atık kategorisinde sayılmasa da, kullanılan bazı kimyasallar nedeniyle bazen atık olabiliyor, hiç olmazsa çöp kategorisine giriyor. Selen bu konuda çok önemli bir yazı yazmıştı, kıyafet üretim sürecinin başta işçilerin sağlığına, kullanıcılara ve dünyamıza nasıl zarar verebildiği hakkında. O da yine tüketicinin bilinçlenmesinin öneminden bahsediyordu. Kurumsal açgözlülüğün tüketicinin açgözlülüğünden beslendiğinden ve bunun her aşamada herkese, her şeye nasıl zarar verdiğinden...  

Almak değil de atmaktan bahsederken ben de sorayım, giymediğiniz kıyafetleriniz var mı? Bunları ne yapıyorsunuz? Dolapta size ağırlık mı yapıyor, yoksa dünyaya çöp olarak geri mi dönüyor? Şahsen eşya meselesi beni çok bunaltıyor. Eşya sevmeyen bir insanım. Fazla mal gözümü çıkartıyor, ruhumu daraltıyor. Ama vakti zamanında annemin epey bir para sayıp aldığı kıyafetlerimi atmaya ne gönlüm elveriyor, ne de bütçem. Evet, annem 30 yaşıma kadar bana kıyafet almaya devam etti, ama 'kızı' doğduktan sonra --öyle diyor, Skype'ı açtığımızda "kızım nerde benim?" Şuna bak 3 sene önce geldi, 30 yıllık asıl kızı olan ben hiiiç, esamem okunmuyor; tabii kıyafetler de artık küçük hanfendiye alınıyor.  Şikayetim var! Tamam tamam hakkını yemeyeyim, hala beni düşünen, giydiklerimi dert eden bir annem var, canım annem iyi ki var.

Herneyse, özel hayatımla ilgili sırlarımı paylaştıktan sonra devam edeyim, ne diyordum,  fazla eşya diyordum. Yok sevmiyorum kardeşim! Mesela evde bir şey 2 ay boyunca kullanılmaya görsün, hoop dışarı. Genelde geri dönüşüm ve yeniden kullanma merkezine. Biz kullanmıyoruz, ihtiyacı olanlar kullansın diye.

Ama nedense, bu hafta sonuna kadar bazı özel kıyafetlerim için bunu yapamamıştım. Yıllardır giy(e)mediğim, küflenmeye yüz tutmuş gençlik kıyafetlerim beni hem görsel olarak hem de vicdan olarak rahatsız etse de kıyamıyordum vermeye. Bir sebebi, burada o kadar ince tanıdıklarım yoktu :) Burası da enteresan aslında! Sanki hep o kilodaymışım gibi, nedense sadece o kıyafetleri saklamışım. Nedense büyük gelen kıyafetler 1 milimetre bollaştığı gün kapı dışarı edilmiş, bunlarsa yıllardır köşede bekletilmiş! Neden acaba? :P

Neyse sonunda, kullanamasan-da-atma, bir-köşede-dursun günü-gelir-lazım-olur felsefesi hiç bana göre olmadığı için (daha doğrusu yaşımın 35'e ermesiyle birlikte bir daha 48-50'li kilolara dönemeyeceğimi idrak etmiş olduğum ve bu dakikadan sonra kıyafetler tarafından taciz edilmek istemediğim için) bu haftasonu kıyafetlerime elveda deyip 2. el mağzasına teslim ettim (My Sister's Closet). Hoşçakalın gençlik-zariflik yıllarım... başka totolarda çok güzel hayatlar bulacaksınız eminim... benimki artık aldı başını gidiyor, sori!

İkinci el mağazaları
Evet, sonunda asıl konumuza geldik: ikinci el mağazaları. Giderek daha da çok sevmeye başladım. YavruSu'ya doğduğundan beri alıyorduk zaten. Çocuk kıyafeti bir sezondan fazla giyilmediği için eskimeye fırsat bulamıyor. Ama büyükler için aynı şey söz konusu değildir diye düşünüyordum. Başkasının eskisini mi giyeceğim diyerek başlangıçta biraz tepeden bakıyordum. Çifte standardın böylesi görülmemişti, kızına al, kendine alma. Uzun bir süre direndim. Sonra ailemizin bu tarz olayları çokça önemseyen, hatta sadece bizim dünyamızı değil, başka dünyaları, güneşi ve diğer evrenleri de düşünen, çokça düşünceli adamı Mr. T'nin ısrarlarına dayanamayıp göz ucuyla bir bakmaya karar verdim. Aman yarabbi, bir de ne göreyim, hiçbir farkı yok normal dükkanlardan. Zaten artık kim kıyafetlerini yırtılana kadar giyiyor ki! Ve hatta eskiden olduğu gibi yırtılınca yama yapıp giymeye devam ediyor? Ya da Joseph gibi aynı kıyafetten yeni kıyafetler oluşturuyor eskidikçe? Varsa beri gelsin, alnından öpeceğim.

Öpmediklerim üzülmeyin, bakın sizin de ileride şansınız var. Şimdi size daha cazip olması açısından rakam vereyim de iyice anlaşılsın mesaj :) Bir seferimizde, 60 dolara 10 parça kıyafet (2 mont, 1 etek, 3 kazak, 4 tane de pantolon) ve ayrıca 1 kolye ve 1 dijital fotoğraf makinesi aldık. Hepsi sapasağlam, gayet iyi durumda, güzel kıyafetler. Hatta, markacılar için de yazayım: Gap, Tommy&Hilfiger, Calvin Klein ve American Eagle falan genelde (demek millet burada bunları giyiyormuş). Fotoğraf makinesi 5 dolar, dijital, gayet güzel bir makine. Öyle süper kaliteli çekmiyor ama hem fotoğraf hem de video çekiyor. Bizim kuzu için daha iyisi çikolatalı dondurma tabii ama bunu da severek kullanıyor. Üstelik bizim makinenin ömrü de bu sayede uzamış oluyor.

Eveeet, kıyafet ve makine olayı böylece çözülmüş oldu :) Peki ya diğer kullan-at kategorisindeki şeyler ne olacaktı? Onları nasıl kullan-atMA'ya çevirecektik? Tüm bu sorular ve cevapları yarın yine bu sayfada! Hala buradaysanız, şimdi ekranınızın başından ayrılabilirsiniz :) Yarın, olmadı ertesi gün, o da olmadı daha ertesi gün, en kötü ihtimalle haftaya gelin ama...

February 20, 2012

Kasabanın en uydurukçu cücesi* :)


Occupy Bloomington'cıları gören YavruSu: 

- Anne bu insanlar çadırlarda ne yapıyor?
- Protesto. Sistemi, devleti, ekonomiyi, bır bır bır bır...
- Potesto mu yapıyorlar?
- Hımm sanırım bunu anlatamayacağım, kısaca uyuyorlar diyeyim.
- Neden çadırda uyuyolar?
- Çünkü evleri yok.
- Neden?
- Çünkü evler çok pahalı. Paraları olmadığı için ev alamıyorlar, çadırda kalıyorlar. Ve aslında --yine başa döndük-- bu durumu protesto etmek için çadırda kalıyorlar.

- Ben onlara ev yaparım anne. Ellerimle yaparım. Ama küçük olur. Onlar da küçülüp eve girerler. Sonra onlara parti yaparım, pembe pembe ışıklar koyarım evin içerisine. Sonra yangın çıkar, fire engine gelir yangını söndürür. Ben de onlara ayakkabımı veririm, onun içinde uyurlar.

- Hımm, evet başka bir ekonomi böyle de mümkün olabilir tabii :-) Ama farklı alternatifler için sen yine de şurayı oku derim...

______________
*Başlık, "Kasabanın En Şık Devi" kitabına referans. Orada da George karakteri, evi yanan farelere ayakkabısını veriyor. 


February 13, 2012

Amerika'dan ilik donörü olmak için

Bu sabah çok sevgili Nansa mail atmış. Amerika'dan da ilik donörü olmak için başvuru yapılabiliyormuş. Kendisi eşi için başvuru yapmış ve nasıl yapacağımıza dair ayrıntılı bilgi vermiş, sağolsun! Ben de T. ile konuştum, onun kan grubu Gamze'yle aynı olduğu için uyma şansı daha yüksek. Hemen başvurumuzu yaptık şimdi kitimizi bekliyoruz.

İşlem çok kolay!
1. National Marrow Donor Program'ın web sitesine gidip online başvuru yapıyorsunuz.
2. Size 4 tane pamuk çubuğundan oluşan bir kit gönderiyorlar ve o pamuk çubuklarıyla ağzınızın çeşitli bölgelerini ve dişlerinizi fırçalayıp geri gönderiyorsunuz.

Evet, hepsi bu kadar. Ve hiçbir ücret ödemeniz gerekmiyor.

Ve evet yarın güneş doğacak; Gamze ve diğer ihtiyacı olan insanlar için şimdi Be the Match!



Güncelleme: Amerika'daki bu kuruluş ile Ankara ilik bankasının bağlantısı varmış. Buradan bir eşleşme olduğunda, Ankara bilgilendiriliyormuş.
Güncelleme: Pratik Anne, Gamze'nin ailesine mail atmış. Gamze'nin doktorunun Ankara ve İstanbul'daki merkezler aracılığıyla başvuru yapması gerekiyormuş. Başvuru yaptıklarında bu kuruluşa üye olan uluslararası tüm bankalar taranıyormuş.

February 11, 2012

Yarın

T.Su yeni doğduğunda, sürekli, ya bana bir şey olursa diye düşünüp gözlerim dolar, boğazım düğümlenirdi. O minicik bir bebek, işi gücü annesinin memesini emmek olan kuzunun annesiz kalmasından çok korkardım. T.Su, ayağa kalkıp da ilk adımlarını atmaya başlayınca, bu sefer, ya ona bir şey olursa diye düşünüp evhamlanmaya başladım. Ya kafasını çarparsa, merdivenlerden düşerse, birisi kötü bir şey yaparsa,... Sonra dengesiz kafam içerisinde bir denge buldum ve ara ara ya ona bir şey olursa, ara ara da ya bana bir şey olursa diye düşünmeye başladım. Neyse ki bu düşüncelerin sıklığı giderek azaldı.

Fakat Gamze ile ilgili yazıları okuyunca, yine boğazıma bir düğüm geldi oturdu. Zor, çok zor anne olmak. Ben yok yere bu kadar üzüntü çekerken, Gamze'nin yaşadıklarını düşünemiyorum bile. Gencecik bir anne, T.Su yaşlarında bir çocuk, ismi Atakan. Atakan'a kursa gidiyorum demiş hastaneye giderken... eline de bir öpücük kondurmuş, yıkasa bile geçmeyecek bir öpücük. Atakan annesine ihtiyaç duyduğunda avucundaki öpücükten güç alacak... Canım benim...

Neyse, şimdi ağlama vakti değil, şimdi harekete geçip yardım etme vakti.
Öncelikle Gamze için ilik nakli gerekiyormuş. Akrabalarının uyma ihtimali %1'miş, diğerlerinin kırk binde bir. Dokuz Eylül Tıp Fakültesinde akrabalarının doku tipi taramalarını yaptıracaklarmış. Ama bu arada biz de ilik donörü olup uyarsa Gamze'ye, uymazsa başka canlara can verebilirmişiz.

İlik donörü olmak için: http://gamzeakbas.blogspot.com/2012/02/donor-olmak-isteyenler-ne-yapmali.html

Donör olmak dışında bir de kan verebilirmişiz. Üstelik kan grubunun uymasına da gerek yokmuş. Gamze için verdiğinizi söylediğinizde, onun için yapılan kan bağış sayısı fazla olunca, kan ihtiyacı anında karşılanıyormuş. Başka neler gerektiği şu bloglarda ayrıntılı şekilde yazıyor: Gamze'nin kendi blogu ve Gamze için arkadaşlarının açtığı blog.

Bu aralar bu şarkıyı dinliyorduk sık sık, şimdi Gamze için söylüyoruz...
Yarın güneş doğacak
O yüzden, yarına kadar dayanmalısın
Yarın yarın, seni seviyorum yarın
Sen her zaman bir gün ötedesin 

February 9, 2012

Oyun

Big Bang Theory dizisini izlerken, hafiften sırıtaraktan yanıma gelen T:

- Aaa, Avrupa Yakası'nı İngilizce'yi mi çevirmişler, dedi.

Ha-ha-ha! Aman ne komik! Ne yapayım, gurbette memleket özlemimi gideren tek dizi A.Y. Doğuma bile laptop'ta A.Y. ile girmiştim. Olaylar çok hızlı gelişince izleyemedim o ayrı. Bir de Beyaz'ı seviyorum ama internetten izleyemiyorum. Bazı bölümlerden parçalar koyuyorlar sadece. O yüzden canım sıkıldıkça, bazen ayda bir kez, bazen haftada bir kez A.Y.'nın eski bölümlerini izliyorum, daha doğrusu izliyordum. Bizim yavruya da denk gelmişti birkaç kere, o da sevmişti (sanırım); sonrasında bir ara istek bile yaptı: "o garip şeyi açabilir miyiz annee?" diye :)

Dramalara kesinlikle katlanamıyorum. Şiddet görüntülerinin her geçen gün arttığı polisiye/macera türüne de. Varsa yoksa komedi benim için. Hayat zaten yeteri kadar tracik... Ama maalesef kaliteli komedi bulmak o kadar kolay değil. Şimdi hatırlatdım, BBC'nin My Family'si vardı bir de, o da güzeldi. Başka da bilmiyorum dizi olarak. Amerikan sitcom'larını çok anlamlandıramıyorum. Sonuçta içinde yetişmediğim bir kültür (hayır İngiliz asildazesiyim ya, o yüzden BBC'nin My Family'si :P) Şaka bir yana, çok denedim, Arrested Development, Big Bang Theory, Modern Family, How I met your mother, Raising Hope, The Middle, ama hiçbirinden A.Y. kadar keyif alamadım, itiraf ediyorum. Tamam A.Y.'nın bazı esprileri çok cinsiyetçi ve çok sığ, bazen çok kızıyorum ama genelde seviyorum ve buraya geldiğimizden beri, yani 5 senedir izlemekten kendimi alamıyorum, daha doğrusu alamıyordum ama artık bitti. Evet bitti! Çünkü artık Yalan Dünya başladı. Üstelik bu sefer Beyaz da var, daha ne isterim :) Ha bir de sizin önerileriniz varsa onları isterim :P

Aslında ne Avrupa Yakası, ne de Yalan Dünya! İstanbul'da olsak hiçbirinin yüzüne bakmazdım ya, T. bilir. Tiyatro Boğaziçi'nin oyunlarına gidemediğim için düştüm bunlara. Her yeni oyun çıktığında nasıl rüyalarıma giriyor ve gidemediğim için nasıl çatlıyorum anlatamam. Siz de hala gitmediyseniz, bu oyunlara sakın gitmeyin de beni daha fazla çatlatmayın lütfen ;)

11 Şubat Cumartesi 16:00 ve 20:00  Otobüs (Üstelik 16.00'daki gösterim LİSTAG (LGBT Aileleri İstanbul Grubu) "Benim Çocuğum" belgeseli yararına gerçekleşecek).

16 Şubat Perşembe ve 25 Şubat Cumartesi 20:30 Eleni'den Mektuplar

18 Şubat Cumartesi 16:00 Yeni Bir Hayat İçin 

23 Şubat Perşembe 20:30 Selam Sana Shakespeare

25 Şubat Cumartesi 16:00 Moliere Efendi

Oyunların hepsi Maya Sahnesinde... 


February 4, 2012

Siz örgü örmeyi nerede öğrendiniz?

Tamam yaşım kemale ermiş olabilir ama bilmemek değil, öğrenmemek ayıp diyorlar. Ayrıca öğrenmenin yaşı yok diyorlar. Kimden öğrendiğiniz de önemli değil. Bazen bebeğiniz olabilir, bazen 10 yaşında hiç tanımadığınız bir çocuk. Ben de yaş baş dinlemedim, kalktım öğrendim sonunda örgü örmeyi. İşin komiği nerede öğrendim biliyor musunuz? 


Kütüphanede :) 


Kitap seven farklı grupları bir araya getiren çeşitli programlar düzenleniyor kütüphanede. Bunda da, örgü severler hem birlikte örüyor, hem de sevdikleri kitaplar hakkında sohbet ediyor. 8, 10 yaşlarında kızların neler yaptıklarını görseniz şaşırırdınız. Ya da ben çok cahil olduğum için ve dersler dışında hiçbir işe bulaştırılmadığım için bilmiyorum ama bu kızlar tığ işi, makine örgüsü ve ismini hayatımda duymadığım bir sürü farklı örgü çeşitleri yapıyorlardı. Aslında benim annem de çok güzel örgü örermiş. Ben hiç hatırlamıyorum tabii. Ancak resimlerden görüyorum, bunu sana ben örmüştüm diyor, şaşırıp kalıyorum. Çünkü annem, benim gördüğüm, "aaa evde uğraşmaya ne gerek var ayol, dışarda hazır yapılmış var" ekolünden geliyor ve iki çocuktan sonra bu ekolün Karşıyaka ilçe temsilciliğini yıllarca başarıyla yürütmüş bir kadın.  

Herneyse, konuyu daha fazla dağıtmadan, örgüye dönecek olursak, kütüphanedeki bu programın bir de minik bir projesi varmış. Herkes bir kare örerek evsizler barınağı için yapılacak kırkyama batteniyesine destek oluyormuş. Ben de başladım kareme. Bitirince Evren'in ellerimle köşesine link olarak vereceğim (hıh sözümü veryim de bu ay içerisinde karemi bitireyim).


Yalnız ne güzelmiş bu örgü olayı. Yapa yapa bu m.ç kadar şeyi yapmışsın bir de utanmadan paylaşıyorsun demeyin; öyle büyük bir mutluluk ki bu... (bakın Wikipedia'da knitting başlığında yer alan fotoğraftaki adam nasıl gülmüş :)

Hem Berceste de yazmıştı, hissedebiliyorum, miyelin olsun, Corpus Callosum olsun, ooo, aldı başını gitti valla bağlar, hemen gidip iki şiş geçirmeliyim elime :P

Evet siz nerede öğrenmiştiniz örgü örmeyi?

Güncelleme: İlk yazmış yorumlara, Van İçin Örüyoruz kampanyası. İlk koliler teslim edilmiş bile, ikinci koliler için elleri çabuk tutmalı öyleyse...